İşçisini koruyan patron ödül istiyor
Türkiye, tersaneler ve madenler başta olmak üzere, iş yerlerinde yaşanan işçi ölümleriyle dikkat çekiyor. TİSK, önlem alanla almayanlar arasında haksız rekabet yaratan bu durum karşısında ‘iyi patrona’ ödül istiyor.
Belli bir süre içinde iş kazası yaşanmayan işyerlerine prim ve vergi indirimi ile avantajlıkredi verilmesini öneriyor.
Davutpaşa, OSTİM facialarının ardından Esenyurt’ta 11 işçinin ölümüyle sonuçlanan yangınla iş yeri kazaları yeniden gündeme oturdu. Üzerinde yıllardır durulan ancak hala bir yasaya kavuşmayan işçi sağlığı ve işyeri güvenliği, ilk kez yasa ile düzenlenecek.
Aralık ayında Başbakanlığa sevk edilmesine rağmen halen Bakanlar Kurulu’ndan çıkmayan yasa taslağına ‘işçi ve işveren’ itirazları devam ediyor.
İşçi örgütleri taslağı ‘yetersiz’ bulurken, işveren örgütleri ’50 işçi sınırlamasının kaldırılmasına itiraz’ ediyor. Ayrıca patronlar, belli bir süre içinde iş kazası yaşanmayan işyerlerine prim indirimi, vergi indirimi ve avantajlıkredi sağlanmasını istiyor.
Yıllardır üzerinde çalışılan ama bir türlü yasalaşamayan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağının önümüzdeki haftalarda Bakanlar Kurulu’ndan çıkarak, Meclis’e gelmesi bekleniyor.
50 SINIRI KALKIYOR
Kamu çalışanlarının da ilk kez kapsama alındığı taslakta, çalışan sayısına bakılmaksızın, tüm işyerlerinde ‘iş güvenliği uzmanı’ ile ‘işyeri hekimi’ çalıştırma zorunluluğu getiriyor. Oysa mevcut yönetmelikte 50 ve üzeri işçi çalıştıranlar için bu şart bulunuyor. İşçi sendikaları ve meslek odalarınca yeterli görülmeyen taslağa, işverenler ise itiraz ediyor. İşte taslaktan dikkat çeken başlıklar:
MEMURLAR HEM VAR HEM YOK
28 maddelik yasa taslağının ilk dikkat çeken düzenlemesini ‘kapsam’ oluşturuyor. Çünkü ilk kez kamu çalışanlarına da iş yeri güvenliği ve işçi sağlığı hakkı getiriliyor.”Bu Kanun kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır” deniyor.
Ancak bazı meslek örgütleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda da iş sağlığı ve güvenliği hakkı tanımlanmış olmasına karşın, 45 yıldır bu hakkın kullanılamadığına dikkat çekiyorlar. Devletin, memurların işvereni olarak prim ödememesi nedeniyle iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hakkından yararlanamadıklarını vurguluyorlar.
Ayrıca taslakta, devletin ve ilgili kamu görevlilerinin görevlerinin tanımlanması isteniyor.
TEMİZLİKÇİLERE DE YOK ESNAFA DA
Taslağın 3. Maddesi yasa kapsamına girmeyecek grupları düzenliyor. Buna göre TSK, genel kolluk kuvvetleri ve MİT’in eğitim, operasyon, tatbikat gibi benzeri, kendine özgü faaliyetleri kapsam dışı kalıyor. Yine acil ve afet durum birimlerinin müdahale faaliyetleri, ev hizmetleri ile çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar yasadan muaf tutuluyor.
TEKNOLOJİK GÜVENLİK
Taslağın 5. Maddesi, patronlara önemli yükümlülükler getiriyor. Buna göre işveren çalışanlarının sağlık ve güvenliğini sağlamakla, bunu sağlamak için de risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi gibi her türlü tedbiri almakla yükümlü kılınıyor. Bunlar için patrona, gerekli organizasyonların yapılması, araç ve gereçlerin temini ile sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi görevi veriliyor.
Ayrıca patron, alınan bu tedbirlere uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemekle de sorumlu tutuluyor. Örneğin, bir demir çelik tesisinde ya da kaynak yapılan bir fabrikada patronun, işçiye kollarının tamamını kapatacak eldiven ya da gözlerini koruyucu gözlük alması yeterli olmayacak. İşçinin bu eldivenleri takıp takmadığından da işveren sorumlu tutulacak.
İşveren, işin çalışanlara uygun hale getirilmesi için işyeri tasarımına dikkat edecek. Üretim şeklini belirlerken, iş ekipmanını seçerken işçi sağlığını göz önüne alacak. Özellikle monoton çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini ortadan kaldıracak. Kaldıramıyorsa en aza indirecek. Teknik gelişmelere uyum sağlayacak.
MALİYET PATRONUN OLACAK
Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alacak. Hayati ve özel tehlike bulunan yerlere yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların girmesini önleyecek.
Patronun, işyeri dışındaki kişi ve kuruluşlardan bu alanda hizmet alması işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak.
İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamayacak.
İşveren, 5. Madde yükümlülüklerine yerine getirmediğinde bin TL idari para cezası kesilebilecek.
İŞ GÜVENLİĞİ ZORUNLU AMA…
Taslağın 6. Maddesi ile işverenin mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunmak için iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi görevlendirme zorunluluğu getiriliyor. Ancak iş güvenliği uzmanının, çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde A sınıfı; tehlikeli sınıftaki işyerlerinde B sınıfı; az tehlikeli işyerlerinde ise C sınıfı belgeye sahip olması gerekiyor.
Ama bu yükümlülük; “Bünyesinde bu vasıflara sahip personel bulunmayan işyerleri, bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirebilir” cümlesiyle kolaylaştırılıyor.
KAMU HEKİMİNE EK MAAŞ İMKANI
Kamuda iş yeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı olarak çalışanlara, ilgili personelin muvaffakatı ve üst yöneticinin onayı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma imkanı getiriliyor. Bu kişilere görev yaptıkları her saat için 150 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı tutarında ilave ödeme yapılacağı hükme bağlanıyor.
KÜÇÜKLERE ÖZEL DÜZENLEME
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, çalışan sayısı 10’dan az olan küçük işletmeler için bu yasada kolaylaştırıcı ve destekleyici düzenlemeler yapabilecek.
PATRON DİKKATE ALMAZ İSE ?
İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütmek üzere görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirleri işverene yazılı olarak beyan edecek. Hayati olan önlemler işveren tarafından yerine getirilmez ise Bakanlığa bildirmekle yükümlü olacak.
TEHLİKE VARSA İŞTEN AYRILABİLECEK
Bir iş yerinde çalışanlar, işverenden taleplerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda iş sözleşmelerini feshedebilecekler. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılacak.
ÇALIŞAN DA SORUMLU
Taslağın 15. Maddesi ise çalışanların yükümlülüklerini düzenliyor. Buna göre çalışanlar, kendilerinin ve diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemek, işverenin bu konudaki talimatlarına uymakla yükümlü kılınıyor.
Ayrıca işyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya iş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisine derhalhaber vermek zorunda olacaklar.
İŞÇİNİN TEMSİLCİSİ OLACAK
Taslağın 16. Maddesi ise sağlık ve güvenlikle ilgili çalışmalara katılma, çalışmaları izleme, tedbir alınmasını isteme, tekliflerde bulunma ve benzeri konularda çalışanları temsil etmeye yetkili, bir veya daha fazla çalışanın, iş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisi olarak görev yapmasını düzenliyor.
Buna göre 2 ila 50 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 1; 51-100 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 2; 101-250 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 3; 251-500 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 4; 501-1000 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 5; 1001 ve üzeri çalışanı bulunan işyerlerinde 6 temsilci seçilecek. Birden fazla temsilcinin bulunması durumunda bu temsilcilerden biri baş temsilci olacak. Seçimler tüm çalışanların katılımıyla yapılacak.
İş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcileri, tehlike kaynağının yok edilmesi veya tehlikeden kaynaklanan riskin azaltılması için işverene öneride bulunacak. İşverenden gerekli tedbirlerin alınmasını isteme hakkına sahip olacak.
Sendikalı işyerlerinde ise işyeri sendika temsilcileri iş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisi olarak da görev yapabilecek.
KURUL ŞARTI
Taslak, çalışan sayısı 50 ve üzeri olan; 6 aydan fazla sürekliliği olan işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurulması şartı getiriyor. Kurul, mevzuata uygun olarak alınan kararları uygulamakla yükümlü tutuluyor.
TEHLİKE HALİNDE İŞ DURACAK
Yasa hükümlerinin uygulanmasında Çalışma Bakanlığı sorumlu olacak. Yapılacak teftiş ve incelemelerde 4857 sayılı İş Kanununun 92, 93, 96 ve 97 nci maddeleri idari para cezası hükümleri ile birlikte uygulanacak.
İş müfettişlerinin işyerinde çalışanlar açısından hayati tehlike oluşturan bir husus tespit ettiğinde; bu tehlike giderilinceye kadar iş durdurulacak.
Durdurma kararı işyerinin bir bölümünü veya tamamını kapsayabilecek. Hayati tehlikeyi oluşturan husus ortadan kaldırılmadan durdurulan işe devam edilemeyecek.
İşi durdurma kararı, iş sağlığı ve güvenliği bakımından teftişe yetkili üç iş müfettişinden oluşan heyet tarafından incelenecek. Tespitin yapıldığı günü takip eden iki gün içinde sonuçlandırılacak. Durdurma kararı verilmesi durumunda, karar ilgili mülki idare amirine ve işyeri dosyasının bulunduğu bölge müdürlüğüne 1 gün içinde gönderilecek. Mülki idare amirleri kararın gereğini 24 saat içinde yerine getirecek.
Hayati tehlike oluşturan hususun acil müdahale gerektirmesi halinde, iş müfettişi, müfettiş heyeti tarafından karar alınıncaya kadar işi kısmen veya tamamen durdurabilecek.
İTİRAZ, DURDURMAYI DURDURAMAYACAK
İşveren, durdurma kararına karşı yerel iş mahkemesine 6 gün içinde itiraz edebilecek. Ancak bu itiraz işi durdurma kararının uygulanmasını durduramayacak. Mahkeme itirazı 6 gün içinde karara bağlayacak. Bu karar ‘kesin’ olacak.
İşveren, gerekli eksikliklerini gidermesi durumunda Bakanlığa yazılı bildirimde bulunacak. 3 işgünü içinde işyerinde yeniden inceleme yapılacak ve karara bağlanacak.
İŞÇİ MAAŞINI ALMAYA DEVAM EDECEK
İşin durdurulması nedeniyle işsiz kalanlara ücretleri ödenecek. Veya meslek ve kıdemlerine uygun başka bir işe yerleştirilecek.
İşveren durdurma kararına rağmen, işe devam ederse 10 bin TL para cezasına çarptırılacak. İş durduğunda işçinin maaşını ödememesi durumunda her bir işçi için 200 Tl ceza ödeyecek. Aykırılığın devamı halinde her ay için aynı miktar idari para cezası uygulanacak.
HER BİR İHLAL İÇİN AYRI CEZA
* İş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirmeyen işverene, görevlendirmediği her bir kişi için 5 bin TL para cezası verilecek. Aykırılığın devamı halinde her kişi ve takip eden her ay için aynı miktarda para cezası kesilecek.
*İşyeri güvenliğinin gerektirdiği araç ve gerek, mekan, eğitim ve yeterli zaman tahsis etmeyen işverene her bir ihlali için ayrı ayrı 500 TL ceza verilecek. Yine 6. Maddede belirtiler her bir tedbir içinse 200 TL idari para cezası kesilecek.
*Bu konuda görevlendirilen çalışanların hak ve yetkilerini kısıtlayan işverene ise 500 TL ceza verilecek.
*Risk değerlendirmesi yapmayan veya yaptırmayan işverene 3 bin TLceza kesilecek.
Taslak, Bakanlar Kurulu’nda kabul edilmesi halinde, yasalaşmak üzere TBMM’ye gönderilecek. İlgili Meclis komisyonlarında yapılacak görüşmenin ardından TBMM Genel Kurulu’na gidecek. Cumhurbaşkanı onayının ardından Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecek.
PATRON KARŞI ÇIKIYOR
İş güvenliği taslağına işverenler itiraz ediyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), öncelikle iş güvenliği uzmanı çalıştırma sınırının kaldırılmasına karşı çıkıyor. Halen 50 işçi ve üzeri sayıda çalışanı olan işyerleri için geçerli olan ‘iş güvenliği’ uzmanı çalıştırma zorunluluğu getirilmesinin işveren üzerindeki istihdam yükünü artıracağı ileri sürülüyor. Bunun özellikle de KOBİ’leri zorlayacağına dikkat çekiliyor.
“50 kişi çalıştırılması koşulunun kaldırılması yarardan çok zarar getirebilecek, istihdamı cezalandırma, yatırım yapmayı caydırma, verimliliğe dayalı istihdam ilkelerinin uygulanmaması sonuçlarını doğurabilecektir” deniyor.
KAYIT DIŞINA YÖNELTİR
Bu sınırın kaldırılmasının işvereni, kayıt dışına yönelteceğini, dolayısıyla işçi aleyhine bir durum yaratacağı vurgulanıyor. Sınırın kaldırılması yerine, organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri gibi yerlerde ortak birimler kurulmasının özendirilmesi öneriliyor.
Bu yıl ekonomideki resesyon tehlikesine dikkat çekilerek, “Yeni yükümlülüklerin işletmelerimizin rekabet güçlerini ne derece olumsuz etkileyeceği de önemle dikkate alınmalıdır” deniyor.
Alınması istenen tedbirler ile ‘risk’ arasında orantısızlık olduğunu ileri süren TİSK,”Makul ölçüler içinde uygulanabilirlik kıstası İngiltere’de uzun yıllardan beri uygulanan bir esas olup, Avrupa Birliği Yönergeleri ile uyumlu olduğu Avrupa Toplulukları Adalet Divanı kararları ile de tescil edilmiştir” savunması yapıyor.
ÖRNEK İŞVEREN ÖDÜLLENDİRİLSİN
İş sağlığı ve güvenliği konusunda iyi işletmelerin teşvik edilmesi gerektiğini savunan TİSK, “Belirlenecek sürelerde iş kazası yaşanmayan işyerlerine kayda değer prim indirimi, iş sağlığı ve güvenliği maliyetlerinde vergi indirimi ve avantajlı kredi sağlanmalı” önerisi getiriyor.
CEZA PATRONA VAR ÇALIŞANA YOK!
İşverenin yasayı ihmali durumunda para cezası öngörülürken, yükümlülüklerini ihlal eden çalışanlar için hiçbir para cezası olmaması eleştiriliyor. Bunun ‘güvenlik kültürünün’ oluşmasına engel olacağı belirtiliyor.
Ayrıca tüm sorumluluk işverene verildiğinden; alt işveren, hizmet alınan kuruluşlar ve çalışanların ‘nasılsa işveren sorumlu’ düşüncesiyle “sorumsuz” davranışlar içine girebileceği söyleniyor. Bu nedenle herkesin ‘kusuru’ oranında sorumlu tutulması isteniyor. “Alt işveren de, çalışan da, iş sağlığı ve güvenliği hizmeti veren kuruluşlar da kusurları oranında ortaya çıkan sonuca katlanmalıdır” deniyor.
MÜHENDİS İTİRAZI
Patronlar, iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığının ‘mühendis, mimar, teknik elemanla’ sınırlandırılmasına da karşı çıkıyorlar. Hukuk, çalışma ekonomisi, iktisat gibi sosyal bilimlerde eğitim almış kişilerin de iş güvenliği uzmanlığı yapabilmelerine olanak tanınması isteniyor.
ILO Normları ve AB Yönergelerinin de işletme içinden kişilere öncelik verilmesi önerisine atıfta bulunuluyor. Bir geçiş süreci uygulanmaması ya da bu kişilerin de ‘iş güvenliği belgesi’ almasına izin verilmemesi halinde, yetişmiş bu personelin işsiz kalacağına dikkat çekiliyor.
Bu nedenle en azından 8-10 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışan uzmanlara, “A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı” sınavına bir defaya mahsus olmak üzere giriş hakkı verilmesi ve sınavda başarılı olunması halinde belgelendirilmeleri isteniyor.
UZMAN YOK, CEZA VAR
TİSK’in altını çizdiği bir diğer nokta ise 50 işçi sınırının kaldırılmasıyla birlikte, iş güvenliği uzmanı sıkıntısı çekileceği. 50 sınırı kalkmadan önce A sınıfı 2 bin 200; B sınıfı bin 900; C sınıfı 200 civarında uzmana ihtiyaç olduğu anımsatılarak; sınırın kalkmasıyla bu ihtiyacın katlanarak artacağı vurgulanıyor.
Mevcut sınırlamalar halinde bile iş yeri hekimi sıkıntısı yaşandığı belirtilerek, bu konuda da ihtiyacın artacağı değerlendirmesi yapılıyor. “Tasarıdaki sınırlayıcı hükümler yerine işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı sayılarını artıracak çözümler sunulması gerekmektedir. Aksi takdirde aynen özürlü ve eski hükümlü istihdamında olduğu gibi, istenen vasıfta eleman bulunamaması nedeniyle işletmeler cezalara muhatap kalacak” deniyor.
OLMAYAN HÜKÜMLER GETİRİLİYOR
TİSK AB müktesabatı ve ILO normları gerekçe gösterilerek taslağın meşrulaştırmaya çalışıldığını ancak AB yönergelerinde bulunmayan yükümlülüklerin getirildiğini ileri sürüyor.
5 AYRI İSTİHDAM
TİSK, taslak ile iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, iş sağlığı ve güvenliği destek elemanı, iş yeri hemşiresi, iş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisi olmak üzere 5 ayrı istihdam öngörüldüğünü, ancak bunun uygulamada yetki çatışmasına ve sorunlara yol açacağını ileri sürüyor. Yine iş yeri sendika temsilcisi ile iş güvenliği temsilcisinin farklı kişiler olmasının da sorun yaratacağına dikkat çekiyor.
BUNU KİM DENETLEYECEK?
Taslak ile iş güvenliği kapsamının genişlerken, uygulamaları izleyecek ve denetleyecek olan İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’nün kapsamının genişletilmediği vurgulanıyor. Bu kadrolarla, bu kadar büyük bir iş yükünün yapılamayacağı belirtiliyor.
ANAYASAYA AYKIRI
Taslakta, yönetmeliklere uyulmaması halinde idari para cezası öngören hükümlerin hukuka ve Anayasaya aykırı olduğu vurgulanıyor.
Çıkarılacak 7 yönetmelik içinİçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı görüşü alınacakken; mevzuatın uygulayıcısı olan işçi ve işveren kesimlerinin görüş alım sürecinden dışlanmasına itiraz ediliyor.
İşçi ve memur sendikalarının iş sağlığı ve güvenliği alanında üyelerine eğitim vermekle yükümlü kılınması isteniyor.