İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI NEDEN YARGILANAMAZ
Bilindiği üzere örneğin ölümlü bir iş kazası sebebi ile açılan bir davada kovuşturma 5237 s. Türk Ceza Kanunun 85’inci maddesine göre yürütülür. (Taksirle ölüme sebebiyet vermek)
Bilindiği üzere, Türk Ceza Kanunu GENEL HÜKÜMLER içeren temel bir yasadır.
İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümleri ortaya koyan 6331 s. Kanun ise düzenlediği konuda ÖZEL HÜKÜMLER içeren bir kanundur.
Türk hukuk sisteminde sonradan ortaya konulan özel hükümler, aynı konudaki genel hükümlerin uygulanmasını engeller. Bu kapsamda eğer 6331 s. yasa ve 5237 s. yasanın düzenlemiş olduğu aynı konuda (iş güvenliği uzmanlarının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumluluklarını düzenleyen) hükümler varsa 6331 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması gerekir.
6331 s. yasa ihmal ve kusurlarından dolayı iş güvenliği uzmanlarının hesap verecekleri muhataplarını özellikle belirlemiş ve işverene karşı sorumlu oldukları hükmünü getirmiştir. (6331 s. Kanun madde 8/3)
İhmal ve kusuru tespit edilen iş güvenliği uzmanlarına yaptırım olarak da, belgelerinin 3, 6 ay süreyle ya da sürekli askıya alınabileceği şeklinde düzenlenmiştir.
Yani, 6331 s. Kanun, ihmal ve kusuru bulunan iş güvenliği uzmana verilecek olan cezayı özel olarak tespit etmiştir. Dolayısı ile iş güvenliği uzmanının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumlulukları bakımından özel nitelikteki bu hükümler, genel nitelikteki Türk Ceza Kanunu maddelerinin uygulanmasını engellemelidir.
Nitekim Türk Ceza Kanunu 5’inci maddesi, “(1) Bu kanunun GENEL HÜKÜMLERİ, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.
Dikkat edilecek olunursa, burada sadece GENEL HÜKÜMLER’in (TCK’da 1-75’inci maddeler arasında BİRİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler) özel konularda (örneğin 6331 s. Kanunda) uygulanabileceği hüküm altına alınmıştır. Yani Türk Ceza Kanunun ÖZEL HÜKÜMLERİ’nin (76-343’üncü maddeler arasında İKİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler), özel konuları düzenleyen diğer mevzuat hükümlerine uygulanamayacağı açıkça ortadadır.
Taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu düzenleyen 85’inci madde, ikinci kitapta yer alan özel hükümlü bir madde olduğundan, özel nitelikteki bir kanun olan 6331 s. Kanunun düzenlediği bir hüküm hakkında uygulanamayacağı net olarak anlaşılabilmektedir.
Oysa mevcut uygulamada; bir iş kazasının gerçekleşmesi halinde, sorumlu olarak ilk akla gelen kişi iş güvenliği uzmanları olmaktadır. Bu sebeple de uzmanlar hakkında adli ve cezai soruşturma/kovuşturmalar açılmakta, hatta tutuklanmakta ve/veya hapis cezası ile cezalandırılabilmektedir.
Söz konusu uygulamalar yukarıda açıklandığı üzere 5237 s. TCK’nun 5’inci maddesi ile gelen hükümlere aykırı olduğu gibi, öte yandan YETKİSİZ SORUMLULUK OLMAYACAĞI ilkesine de aykırıdır.
6331 s. Yasa, iş güvenliği uzmanlarına “İşverene rehberlik ve danışmanlık” görevi verirken, işverenleri uzmanın telkin ve tavsiyelerini uygulayıp uygulamamakta serbest bırakmıştır.
Kısacası, iş güvenliği uzmanlarının iş güvenliğine yönelik önlem alma gibi bir görevi bulunmamaktadır.
İş güvenliği uzmanlarının önlem almaya yönelik yetkiler de bulunmamaktadır. (Ancak para harcama ve işe alma/işten çıkarma yetkileri birlikte kullanıldığında gerçek bir yetkiden söz edilebilir. İş güvenliği uzmanlarının hiçbirinde böyle bir yetki bulunmamaktadır.)
İş güvenliği uzmanlarının, önlem almayan işverenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi de bulunmamaktadır.
Ve işverenlerin bütün yetkileri kusursuz sorumluluk kapsamındadır. (İşverenlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk kapsamında olduğuna dair muhtelif Yargıtay kararları mevcuttur.)
Hal böyle olunca da YETKİ’si olmayan bir iş güvenliği uzmanına cezai sorumluluk verilemeyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bir Yargıtay kararında, konuyla ilgili olarak özetle; “İş güvenliği uzmanının yaptırım yetkisi yoksa, ceza sorumluluğunun da olamayacağına” dair hüküm kurulmuştur.(Yargıtay 12 CD. 2013/22004 E. 2014/13585 K. 03.06.2014
Açıklamalarınız için teşekkürler. Sanırım dava dosyalarına erişim çok kolay değil. İGU'ler arasında da hukuk eğitimi olan kişiler sınırlı.
Yargılanan ve özellikle ceza, hüküm alan İGU'ler iş kazasından değil, risk analizi, önleyici tedbirler vb konularda bilgilendirme yapmamaları, işverene zamanında yazılı bildirmemeleri, bildirimlere rağmen işverenin gerekleri yerine getirmediği için teftiş kuruluna rapor etmediklerinden.
işverene yöneltilen suçlamalarla, İGU'lere yöneltilenler farklı.
Özellikle de işverenin savunmasında İGU'ya yönelik ifade vermesi, suçu başkasının üstüne atma eğilimi ortalığı karıştırmaya yetiyor.
"
İş güvenliği uzmanlarının önlem almaya yönelik yetkiler de bulunmamaktadır." Çalışan gerekli KKD'lerden yoksun ise İGU çalışma izni vermeyebilir. Bu ciddi bir yetkidir
"İş güvenliği uzmanlarının, önlem almayan işverenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi de bulunmamaktadır." Teftiş kuruluna, bölge çalışma müdürlüğüne, vb raporlama sorumluluğu vardır. Bu da ciddi bir güçtür.
Yaşanan gerçeklikte, sayın Bakan'ın TBMM'ye sunduğu raporda, işverenden maaş alan İGU'lerin durmunu ortaya koymaktadır. Sistemin omurgası bu yanlışlığın üzerine kuruluyken herşey olabilir. 5 milyon işyerinde her bir durum ve kişiler diğerinden farklı olduğundan tek bir doğru da söz konusu olamaz.
Savcılık iddanamesini iyi incelemek gerekiyor. Hiçbir İGU bana dava açılamaz ceza alam diye düşünmesin. işverene açılan dava iddanemesi ile İGU karşı açılanın ki farklıdır.
Bertaraf edilemeyen her bir majör risk için ayrı ayrı, uyarı levhasıyla işaretlenmesiyle başlayan, önleyici tedbir talimatları ve içeriğinin fiili karşılanması, riskin gerçekleşme ihtimaline karşı müdahale prosedürlerinin oluşturulması, ilgili yerlere asılması ve riskin gerçekleşmesi halinde kullanılacak envanterlerin konuşlandırılması, eğitimi ve tatbikatla test edilmesi, tahliye gerektiriyorsa planlarla örtüşmesi olarak ana hatlarıyla belirtebileceğimiz süreçte, IGU nerede duruyor, işveren nerede duruyor? kim kimi, ne yapmadı, ne almadı diye suçlar? gereken tedbirlerin bir kısmının veya tamamının alınmaması, bu süreçlerden birisinde eksiklik durumu, yani bu sürecin fiili karşılığının olmaması taksirle adam öldürmeye veya sebebiyet vermeye gidiyor.
Türkiye'de "Yüksekten Düşme" ölümlü işkazalarının başında gelir. Bu kadar sık yaşanan bu kazayla başa çıkamamamızın sebepleri nedir? Talimatları asmışsın, eğitimleri vermişsin, KKD'leri vermişsin. İşverende olsa, İGU'da olsa, en alt seviye çalışan da olsa, kanun, yönetmelik, hukuk bir kenara bırakın, bir çalışan göz menzilinizde ve tehlikeli bir iş yapıyor, ters bir durum, bir eksiklik var ki kaza gerçekleşiyor. Nedir bunun arkasındaki gerçek? Diğer çalışanlar "düşer mi/düşmez mi" seyredip bahis mi oynuyorlar? eksiklikleri göremiyorlar mı? çalışanlara eğitim vermek karşılarına geçip 1 saat konuşup onlarında şekerleme yapması mıdır, eğitimi alacak kapasitede olmamaları mıdır? bu İGU'nun işi biz karışmayalım mı diyorlar? İGU kaç kişilik bir ekiptir, her tehlikeli çalışmaya ulaşabilir mi? zorunda mı? çalışma iznini kontrol etmeden mi verdi? madem yetki sahibi işveren, her yere ben mi yetişeceğim gelsin her işin başında o dursun deyip kafasını başka tarafa mı çeviriyor?
Konu kim suçlu, kimin üzerine yıkarız mı? ben nasıl paçamı kurtarırım mı?
6 ay kadar önce, bir haftasonu, taşeron çalışanı, manlift olmasına rağmen, paraşüt mevcutken, hiçbir tedbiri kullanmadan sundurma kaynak demirlerinin üstüne çıkıp ölçü almak istiyor. Tahmin edeceğiniz üzere 2,5m yükseklikten düşme boyun kırılması, hakkın rahmetine kavuşmuş. çevresindeki en az 20 kişi ne yapıyorsun kardeşim diye sormamış. Benim bakış açımdan, herkesin üzerinde vebal vardır, görüp seyredip müdahale etmeyen herkes suçludur.
9 katlı bina 'bodrum kat, doğalgazlı kazan dairesi + enerji odası + ufak onarım atölyeleri" risk bodrum katta. acil durum ekipleri listesindekiler, kat1, kat3 kat4 kat7'de. liste hazırlanırken kim nerede risk nerede müdahale süreci hesabını kaç kişi/kurum gerçekten yapmıştır? sayımız bu yönetmelik bu kadar adam istiyor, liste doldu okey diyen kaç kişi/kurum vardır?
Bodrum katta çıkacak A sınıfı yangın ile 7.kattaki mutfakta çıkacak A sınıfı yangın, başlık olarak "A sınıfı yangın" aynı olsalar bile farklıdır. riskin bulunduğu yer, müdahale envanterlerini konuşlandığı yer, ekip üyelerinin bulundukları yer, müdahale ve tahliye gerekleri 2 nokta içinde farklıdır. şimdi kaç kişi/kurum risk analizinde bu ayrımı yaptı? kim adep dosyasında kopyala yapıştır ansiklopedik bilgiyle A sınıfı yangın nedir, önleyici tedbir, müdahale prosedürü budur diyerek sayfa doldurdu? kaç kişi/kurum adep dosyasında bu 2 risk için ayrı ayrı başlık açtı? ve gereklerini yerine getirdi. "Yönetmelik kılavuzunda böyle yazıyor , biz diğer 30 işyerinin adeplerine baktık onlarda böyle yazmışlar" Arşiv odasındaki A sınıfı yangın ile kat3 ofisteki A sınıfı yangın aynı değildir. her biri ayrı başlıkta incelenir. birisinde çalışan mevcudiyeti vardır diğerinde kimsesiz ortam söz konusudur. Şimdi işveren bütün bu işleri İGU bunu kopyala yapıştırla mı çözmüş, doğrusunu mu yapmış mı diye araştırır mı? Savcılık buna dikkat ediyor ve delil olarak sunulan belgeleri red ediyor.
Merak ediyorum, cevap yazanlara şimdiden teşekkür ederim
eline tornavida, pense alan bir çalışanın kullanması gereken KKD'ler nelerdir?
yangına müdahale için eline yangın söndürücü tüp, basınçlı kap, kimyasal içerik, 10kg (6kg kkt+demir kap) 100-300 derece aleve müdahale eden bir çalışanın kullanması gereken KKD'ler nedir? kaç kurum bunu uyarı levha ve talimatlarına yazmış, fiilen bu KKD'leri tüplerin yakınına konuşlandırmıştır?
Çıkışı gösteren kroki çizmek kolaydır. risk noktalarını belirten, uygun müdahale envanterlerini konuşlandıran, kaçış yollarının genel durumunu belirten, ADEP başlığında X riskinin gerçekleşmesi halinde kaçış yollarının hangilerinin kullanılamayacağını, acil durum ekiplerinin intikal yollarını ayrıştıran, yangın korumalı/korumasız yolları belirten, master müdahale envanteri ve yedek envanter yerlerini, acil durumda kullanılacak KKD yerlerini gösteren "acil durum ve yangın tahliye kat planı" çizmek farklıdır. çizilen kroki mahsur kalmaya, sedye taşıma imkanlarını ölçmeye, yatay tahliye kapasitesini ölçmeye hizmet edebiliyor mu?
işyerinin içine kamyon giriyor, forklift çalışıyor, yaya yollarını ayırmışsın ama yaya yoluyla "acil durum kaçış yolu" farklarına hakim değilsen bütün ADEP dosyası çöküyor. veya gergün travma riski varken sedye bulundurmayıp, 112 geliyor nasılsa diyorsanız, yılda 1 kez yangın çıkma ihtimaline karşın her 5m de bir yangın söndürücü doldurmuşsanız farklı neticelerle karşılaşırsınız.
Daha binlerce şey yazmak mümkündür. Ama "Risk" varsa kaza ihtimaldir. ADEP bunları azaltmak ve daha az zararla atlatabilmek içindir.
Kaza gerçekleşmişse, yapılmamış, eksik kalmış hususların olduğu bir gerçektir. dediğim gibi gören herkes benim açımdan suçludur.
inşallah yazdıklarım faydalı olur.