Haber : Sakarya'daki Havai Fişek Fabrikasında Patlama Davasında Karar

melihunutmaz

Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
5 Eki 2013
Mesajlar
19
Tepki puanı
8
Medeni hal
Evli
Meslek
Uzman (A)
Melih bey merhaba, Ben uyarılarımı yapmıştım fakat tespit öneri defterini veya diğer bilgileri benden isteme gereği duymadılar.İşin ilginç yanı İlk karakola verdiğiniz evraklar üzerinden bilirkişi raporlarının tutulmasıdır. Genellikle karakolda ilk ifadelerde eğitim evrakları ve kişisel koruyucu zimmet formlarını alıyorlar. Ben bilirkişi olsam olay yerine intikal eder burada tutarım tutanağımı..Ama iş böyle olmuyor malesef. Ne bir risk değerlendirmesi istediler nede tespit ve öneri defteri istediler.Bilirkişileri görmedik bile..
Anladım Hasan Bey, sonucun sizin lehinize olması gerçekten sevindirici olmuş. Bilirkişi olarak sanırım olay yerine gidip inceleme yapma şansı yok diye hatırlıyorum. Bu da ayrı bir saçmalık. Sadece mahkeme tarafından talep olduğunda gidilebiliyor sanırım.
 

ramazan_2023

Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
19 Eki 2012
Mesajlar
13
Tepki puanı
8
Medeni hal
Bekar
Meslek
Uzman (B)
Hüseyin bey uzun uzun yazmışsınız. Yazınızı okuyunca İGU'ları atın içeri diyesim geldi. Böyle yazıları buralara yazmanız okuyanlar tarafından algı yaratıyor. Biz neden mi şikayetçiyiz bu algı etkisinde yargılanmaktan. Kimse maval anlatmasın hepimizi hapsede atsalar kazalara çare olmaz. Çünkü Kazaların sebebi İGU değil ama İGU algısı oluşturuldu. Bu kanun İGU lar hapse atılsın diye çıkartılmadı. İş kazaları ve meslek hastalıkları azaltılsın diye çıkartıldı. Biz bu işi baştan kabul ediyormuşuz. İşi yapmayı kabul ettik diye parası olanın fedaisi mi olacağız. Bu nasıl bir yanılgı bu işi severek yapan insan sayısı çok fazla. Başkasının yerine mi yargılanacağız. Sistemin yanlışlığından çarpıklığından bahsedeceğiniz yere bu formda İGU ların görevini eksik yaptığından kopyala yapıştır yaptığından bla bla... bahsetmişsiniz. Sistem İGU ları buna zorluyor neden bundan bahsetmiyorsunuz. Sorunlardan değil sonuçlardan bahsetmek kolay tabi...Davul bizde tokmak herkeste tabiki ses herkesin kafasına göre çıkar.

İşçi kardeşlerimiz mevzuat bilmeden İş güvenliği uzmanı ile işvereni ayırt edecek muhakemeyi yapabilirken "çünkü vicdan var" , neden devlet yapamaz neden İGU lar yargılanır bunu konuşalım. İGU'ların yetkisi ne kadar bir bakın isterseniz. İşyeri hekimine bak. Birde İşçi temsilcisine bak. Sizin yorumlarınıza göre İş yeri hekimi de işçi temsilcileri de yargılanmalı? Bunda bir art niyet mi var?

Azıcık elinizi vicdanınıza koyun bırakın kanunu hukuku , en büyük kanun vicdandır. Sizce gerçekten İGU bir kazanın oluşmasında sebep olabilir mi??

Mevzuatı İGU lar yorumlayamıyormuş siz neden yorumluyorsunuz. Madem mevzuatı hukukçulardan başkası yorumlayamıyor. Neden bilir kişiler mevzuat yönünden inceleme yapıyor. Rapor yazıyor? Gayet açık değil mi? Bırakın bu kaza sonrası ardına arakasına bakalım İş Güvenliği Uzmanı suçlu olabilir işlerini.

Biz kanunları biliyoruz da asıl sorun hukukçularda ve bilirkişilerde , sizler kafanıza göre yorumluyorsunuz. Buraya bir tane bilir kişi raporu yazın bu formdaki uzmanlar kanuna aykırı olan bir çok durum bulunur bundan emin olun.
Aynen katılıyorum kardeşim yazdıklarınıza bizim asıl ve tek sorunumuz en başta biz birbirimizi al aşağı etme derdindeyiz.
Bir hikayedir anlatılır,
Söyle Ki;
Üç maymunu bir kafese koymuşlar ve kafesin tepesine de bir muz asmışlar, muza uzanan maymunu kafesten çıkartıp bir güzel dövmüşler, bir iki üç ... en sonunda maymunlar anlamış ki o muza uzanılmayacak ikna olmuşlar, sonra içlerinden bir maymunu dışarı alıp içeri başka bir maymun koymuşlar ve bu maymun direk muza tırmanmış ve kafesteki iki maymun bunu indirip bir güzel dövmüşler.
Bizimde esasen durumumuz tam olarak bu bizi döven ezen mahkumiyete hapseden zihniyeti kabul etmişiz ve buna karşı çıkan arkadaşları önce kendimiz dövüp ötekileştiriyoruz.
 

muratigu

Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
4 Şub 2014
Mesajlar
34
Tepki puanı
22
Medeni hal
Evli
Meslek
Uzman (A)
ilk önce ifade etmem gereken husus, İGU'ler tek suçludur gibi bir izlenimin doğmamasıdır.
Ancak bakanlğın, ilgili kanun ve yönetmelikler çerçevesinde, belki yanlış bir benzetme ama İGU'larına trafik polisi gibi ceza koçanı dağıtmasını kimse beklemesin. İGU'lar yaptırım yetkisi ile ne bekliyor?
bir vatandaşın kendisine saldırıldığında polisi arama imkanı varken, karşı saldırıda bulunması suçken, haklıyken haksız duruma düşmesi, polisin bile belirli şartlar oluşmadan müdahalesi suçken, bana göre arapsaçı hukuk sistemi içinde (bir mahkemenin evet dediğine başka bir mahkeme hayır derken) çok daha ağır yükler karşınıza çıkabilir.

Bir noktada ciddi hatalı bir yorum ve sonuca ulaşıyorsunuz dikkat etmenizi dilerim.
- Tek bir madde, olay söz konusu değil. binlerce farklı sebepten dava konusu/çeşidi mevcuttur.
- Her dava, işyeri nitelik ve nicelikleri çerçevesinde, olayın gerçekleşme durumları ve etkenleri nezninde ele alınır.
* (varsayımdır) 2 kaza, 2side korkuluğa yaslanmış çalışanın dengesini kaybetmesi ve düşmesi, 1. davada çalışanın tüm KKD'leri üzerinde, 2. davada çalışanın KKD'leri eksik, mahkeme kararları farklı neticelenecektir.
- Örnek dosya numaralı yargıtay kararlarının tarihleri belirli kanun ve yönetmelik yayımlarının öncesine ait olmakla beraber, son dönemde yayımlanan birçok yeni ve yönetmelik güncellemesi neticesinde yeni olaylarda hükümsüz niteliği alabilir.

- Yazınıza benzer birçok üniversite öğretim üyelerinin paylaşımları paragrafların öncesi ve sonrası ile mevcuttur, ancak toplama paragrafların tehlike oluşturması, paragrafın öncesi ve sonrasının eksik olmasıdır.
* "yaptırım yetkisi yoksa ceza sorumluluğunun da olmayacağı" hangi durumlarda, ne yapılması gerekiyordu da yaralanma veya ölüm oldu? o kadar farklı durumlar var ki tek bir davanın kararıyla içtihat yapamazsınız.
* ilk yardım eğitimi almış bir personelin imkan varken yaralıya müdahale etmemesi de suçtur. geniş bahçeli işyerlerinde açık pencereden giren sokak köpeğin ısırmasıyla oluşan yaralanmada risk analizinde yer verilmemesi de...
* asansörde mahsur kalma, sıkışma adp dosyalarında yoksa kusur söz konusudur
- dikkat ederseniz Türkiye örneğinde 5 milyon işyerinin bir kısmı bahçeli, bir kısmı asansörlü, bir kısmı korkuluk olan, herbir olayın kendi içinde değerlendirilebileceği, başkasına kolay kolay emsal olamayacağı detaylar içerir.

- İGU'nın yetki belgesinin 6 ay askıya alınması, hukuk açısından sorumlu kabul edilmesi, kusurlu bulunmasıdır ki başka davaların önünü açar. zannetmeyin ki en kötü durumda sadece 6 ay çalışamam olur biter. bir anda önünüze rücu faturası da çıkabilir, mahkumiyette.

İGU'lerin yaptırım gücü bakanlık teftiş kuruluna şikayet iletebilmesinden gelir. Uygulamada çok az örneğini duydum. Tanıdığım bir kamu çalışanı İGU bozuk asansör için deftere kayıt düşmesine rağmen, sorumlu müdürün gerekenleri yerine getirmemesini şikayet dilekçesiyle yaptırım gücünü kullandı, Allah razı olsun, hala görevinde, sorumlu müdüre o tarihte 25 bin gibi bir ceza yazıldı ve asansör onarıldı.

Rica etmiş olayım, bakanlığa şikayet eden İGU'ler deneyimlerini paylaşsınlar. Müfettişlerin cevapları ne oluyor merak edenler bu sayede bilgi sahibi olurlar. işimden rızkımdan olurum, evimde çoluk çocuk geçim derdi endişesinde olan çok arkadaşımız var, ama işveren/osgb baskısıyla bazı şeylere göz yummuşlarsa daha sonra çok ağır bedeller ödemek durumunda kalabilirler.

Yapı market, nalbur veya internetten temin edilebilen basit uyarı levhaları temin hizmetini teknik şartname vasıtasıyla yapıyorsam, bu levhalar için lisans/telif bedelleri ödüyorsam anlayın ki bunun bir karşılığı var. Bu hizmeti benden alanların da bir bildiği var.
bazıları için "bla bla" hususlar, yaşamadıkları, bilmedikleri, görmedikleri için önemsizdir. ama hiç sorgulamazlar, neden teknik şartname, neden gizlik sözleşmesi, neden lisans satın almalı, neden telif ödemeli.... ya internette bedava var, ne uğraşacaksın... yangın sonrası sigorta firması yapılan çalışmaların beyan edilen dosyaların, fatura kayıtlarının, temin edilenlerin yetersiz/mevzuata aykırı olduğunu söyler tazminat ödemez. Sigortayla kalsa gene iyi..

Geçenlerde bu forumda bir arkadaşımız 80 küsür İGU'nün tutuklu olduğunu yazmıştı. Madem İGU'lerin yetkisi yok, ceza alamazlar, bu kadar yargıtay kararı var, ne oldu da mahkumiyet söz konusu oldu? Bilenlerin açıklamalarını paylaşması dileklerimle.

inşallah faydalı olur
Yapı market, nalbur veya internetten temin edilebilen basit uyarı levhaları temin hizmetini teknik şartname vasıtasıyla yapıyorsam, bu levhalar için lisans/telif bedelleri ödüyorsam anlayın ki bunun bir karşılığı var. Bu hizmeti benden alanların da bir bildiği var.
Geçenlerde bu forumda bir arkadaşımız 80 küsür İGU'nün tutuklu olduğunu yazmıştı. Madem İGU'lerin yetkisi yok, ceza alamazlar, bu kadar yargıtay kararı var, ne oldu da mahkumiyet söz konusu oldu?


Hüseyin Bey zamanı gelince herkese adalet lazım oluyor! yaptığınız işlerle alakalı iddialısınız ama herkesin bir açığını bulabilir değerli avukatlar ve saygıdeğer bilirkişiler. Adalet sistemimiz kusursuzdur :)
 

yusuf ankaralı

Acemi Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
22 Mar 2018
Mesajlar
2
Tepki puanı
2
Medeni hal
Bekar
Meslek
Uzman (C)
Arkadaşlar merhaba, yazılanları okuyunca bende fikrimi belirtmeden geçemedim. Şunu söyleyeyim öncelikle Hüseyin ÇİFTÇİ kardeşi ayakta alkışlıyorum. Evet konu zor bir konu ama İGU ları önce bi silkelenmeli ve kendine gelmeli.
Ben şuan bu işi yapıyorum ama durumu bi özetleyeyim.
Makina mühendisiyim, iş güvenliği uzmanı ve iş kazaları bilirkişisiyim. Mühendis olduğum firmada idarecinin boynuz kulağı geçecek korkusuyla işimden edildim. Hayat standardı, borçlar vs. hızlı iş bulabilmek için şu an bu işi yapıyorum ama inşallah en kısa sürede ayrılacağım.
Öncelikle ilk sorun bir iş güvenliği uzmanının bir osbg ye el açması, osgb sahibinin firma sahibine el açması, devletin bunu bilerek acziyet içerisinde uzmandan medet umması bu işin vahim yanıdır.
Allah a şükür hiç bir zulme sessiz kalmadım, şimdi bi eksikliği yapın diye firmaya diretsem işimle tehdit ediliyorum, Allah a şükür bundan da korkmuyorum, ama iş büyüyünce sevdiğin insanlar (osgb sahibi ve çalışanları) yapma etme biraz bekle vs.... Bu ortamda nasıl uygunsuzluk göreceksin, nasıl söyleyeceksin.
Diğer konu ise şu, acı ama gerçek. Gördüğüm tüm uzmanlar yetersiz çoğu kopyala yapıştır. firmalara gidip laklak edenler. yahu hayatında hiç makina görmemiş, makina ya karşı risk değerlendiriyor, tek gördüğü kimyasal oje si, asitle çalışana burun kıvırıyor.
Bu arkadaş nereden bilecek tehlikeyi, gerçekten nasıl kafa tutacak firmaya,, osgb ye vs.
Kanun igu ya diyo ki, sen bunu daha önce fark ettin mi? İş verene bildirdin mi? Bildirdin de yapmadı bana ihbar ettin mi? olay kapanmıştır. Sen kazanın kaynağını önceden görüp iş verene bildirmediysen üzgünüm sonucuna katlanırsın.
İGU fason, boş bir iş değildir, kopyala yapıştır la, kağıt kürekle olmaz, şimdi yeterince önemsenmese de yerine oturması maalesef acı olacaktır.
 

HASAN YAVAŞ

Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
21 Eki 2013
Mesajlar
39
Tepki puanı
40
Medeni hal
Evli
Meslek
Uzman (A)
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI NEDEN YARGILANAMAZ

Bilindiği üzere örneğin ölümlü bir iş kazası sebebi ile açılan bir davada kovuşturma 5237 s. Türk Ceza Kanunun 85’inci maddesine göre yürütülür. (Taksirle ölüme sebebiyet vermek)

Bilindiği üzere, Türk Ceza Kanunu GENEL HÜKÜMLER içeren temel bir yasadır.

İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümleri ortaya koyan 6331 s. Kanun ise düzenlediği konuda ÖZEL HÜKÜMLER içeren bir kanundur.

Türk hukuk sisteminde sonradan ortaya konulan özel hükümler, aynı konudaki genel hükümlerin uygulanmasını engeller. Bu kapsamda eğer 6331 s. yasa ve 5237 s. yasanın düzenlemiş olduğu aynı konuda (iş güvenliği uzmanlarının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumluluklarını düzenleyen) hükümler varsa 6331 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması gerekir.

6331 s. yasa ihmal ve kusurlarından dolayı iş güvenliği uzmanlarının hesap verecekleri muhataplarını özellikle belirlemiş ve işverene karşı sorumlu oldukları hükmünü getirmiştir. (6331 s. Kanun madde 8/3)

İhmal ve kusuru tespit edilen iş güvenliği uzmanlarına yaptırım olarak da, belgelerinin 3, 6 ay süreyle ya da sürekli askıya alınabileceği şeklinde düzenlenmiştir.

Yani, 6331 s. Kanun, ihmal ve kusuru bulunan iş güvenliği uzmana verilecek olan cezayı özel olarak tespit etmiştir. Dolayısı ile iş güvenliği uzmanının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumlulukları bakımından özel nitelikteki bu hükümler, genel nitelikteki Türk Ceza Kanunu maddelerinin uygulanmasını engellemelidir.

Nitekim Türk Ceza Kanunu 5’inci maddesi, “(1) Bu kanunun GENEL HÜKÜMLERİ, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.

Dikkat edilecek olunursa, burada sadece GENEL HÜKÜMLER’in (TCK’da 1-75’inci maddeler arasında BİRİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler) özel konularda (örneğin 6331 s. Kanunda) uygulanabileceği hüküm altına alınmıştır. Yani Türk Ceza Kanunun ÖZEL HÜKÜMLERİ’nin (76-343’üncü maddeler arasında İKİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler), özel konuları düzenleyen diğer mevzuat hükümlerine uygulanamayacağı açıkça ortadadır.

Taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu düzenleyen 85’inci madde, ikinci kitapta yer alan özel hükümlü bir madde olduğundan, özel nitelikteki bir kanun olan 6331 s. Kanunun düzenlediği bir hüküm hakkında uygulanamayacağı net olarak anlaşılabilmektedir.



Oysa mevcut uygulamada; bir iş kazasının gerçekleşmesi halinde, sorumlu olarak ilk akla gelen kişi iş güvenliği uzmanları olmaktadır. Bu sebeple de uzmanlar hakkında adli ve cezai soruşturma/kovuşturmalar açılmakta, hatta tutuklanmakta ve/veya hapis cezası ile cezalandırılabilmektedir.

Söz konusu uygulamalar yukarıda açıklandığı üzere 5237 s. TCK’nun 5’inci maddesi ile gelen hükümlere aykırı olduğu gibi, öte yandan YETKİSİZ SORUMLULUK OLMAYACAĞI ilkesine de aykırıdır.

6331 s. Yasa, iş güvenliği uzmanlarına “İşverene rehberlik ve danışmanlık” görevi verirken, işverenleri uzmanın telkin ve tavsiyelerini uygulayıp uygulamamakta serbest bırakmıştır.

Kısacası, iş güvenliği uzmanlarının iş güvenliğine yönelik önlem alma gibi bir görevi bulunmamaktadır.

İş güvenliği uzmanlarının önlem almaya yönelik yetkiler de bulunmamaktadır. (Ancak para harcama ve işe alma/işten çıkarma yetkileri birlikte kullanıldığında gerçek bir yetkiden söz edilebilir. İş güvenliği uzmanlarının hiçbirinde böyle bir yetki bulunmamaktadır.)

İş güvenliği uzmanlarının, önlem almayan işverenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi de bulunmamaktadır.

Ve işverenlerin bütün yetkileri kusursuz sorumluluk kapsamındadır. (İşverenlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk kapsamında olduğuna dair muhtelif Yargıtay kararları mevcuttur.)

Hal böyle olunca da YETKİ’si olmayan bir iş güvenliği uzmanına cezai sorumluluk verilemeyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır.



Bir Yargıtay kararında, konuyla ilgili olarak özetle; “İş güvenliği uzmanının yaptırım yetkisi yoksa, ceza sorumluluğunun da olamayacağına” dair hüküm kurulmuştur.(Yargıtay 12 CD. 2013/22004 E. 2014/13585 K. 03.06.2014
 

muratigu

Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
4 Şub 2014
Mesajlar
34
Tepki puanı
22
Medeni hal
Evli
Meslek
Uzman (A)
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI NEDEN YARGILANAMAZ

Bilindiği üzere örneğin ölümlü bir iş kazası sebebi ile açılan bir davada kovuşturma 5237 s. Türk Ceza Kanunun 85’inci maddesine göre yürütülür. (Taksirle ölüme sebebiyet vermek)

Bilindiği üzere, Türk Ceza Kanunu GENEL HÜKÜMLER içeren temel bir yasadır.

İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümleri ortaya koyan 6331 s. Kanun ise düzenlediği konuda ÖZEL HÜKÜMLER içeren bir kanundur.

Türk hukuk sisteminde sonradan ortaya konulan özel hükümler, aynı konudaki genel hükümlerin uygulanmasını engeller. Bu kapsamda eğer 6331 s. yasa ve 5237 s. yasanın düzenlemiş olduğu aynı konuda (iş güvenliği uzmanlarının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumluluklarını düzenleyen) hükümler varsa 6331 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması gerekir.

6331 s. yasa ihmal ve kusurlarından dolayı iş güvenliği uzmanlarının hesap verecekleri muhataplarını özellikle belirlemiş ve işverene karşı sorumlu oldukları hükmünü getirmiştir. (6331 s. Kanun madde 8/3)

İhmal ve kusuru tespit edilen iş güvenliği uzmanlarına yaptırım olarak da, belgelerinin 3, 6 ay süreyle ya da sürekli askıya alınabileceği şeklinde düzenlenmiştir.

Yani, 6331 s. Kanun, ihmal ve kusuru bulunan iş güvenliği uzmana verilecek olan cezayı özel olarak tespit etmiştir. Dolayısı ile iş güvenliği uzmanının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumlulukları bakımından özel nitelikteki bu hükümler, genel nitelikteki Türk Ceza Kanunu maddelerinin uygulanmasını engellemelidir.

Nitekim Türk Ceza Kanunu 5’inci maddesi, “(1) Bu kanunun GENEL HÜKÜMLERİ, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.

Dikkat edilecek olunursa, burada sadece GENEL HÜKÜMLER’in (TCK’da 1-75’inci maddeler arasında BİRİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler) özel konularda (örneğin 6331 s. Kanunda) uygulanabileceği hüküm altına alınmıştır. Yani Türk Ceza Kanunun ÖZEL HÜKÜMLERİ’nin (76-343’üncü maddeler arasında İKİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler), özel konuları düzenleyen diğer mevzuat hükümlerine uygulanamayacağı açıkça ortadadır.

Taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu düzenleyen 85’inci madde, ikinci kitapta yer alan özel hükümlü bir madde olduğundan, özel nitelikteki bir kanun olan 6331 s. Kanunun düzenlediği bir hüküm hakkında uygulanamayacağı net olarak anlaşılabilmektedir.



Oysa mevcut uygulamada; bir iş kazasının gerçekleşmesi halinde, sorumlu olarak ilk akla gelen kişi iş güvenliği uzmanları olmaktadır. Bu sebeple de uzmanlar hakkında adli ve cezai soruşturma/kovuşturmalar açılmakta, hatta tutuklanmakta ve/veya hapis cezası ile cezalandırılabilmektedir.

Söz konusu uygulamalar yukarıda açıklandığı üzere 5237 s. TCK’nun 5’inci maddesi ile gelen hükümlere aykırı olduğu gibi, öte yandan YETKİSİZ SORUMLULUK OLMAYACAĞI ilkesine de aykırıdır.

6331 s. Yasa, iş güvenliği uzmanlarına “İşverene rehberlik ve danışmanlık” görevi verirken, işverenleri uzmanın telkin ve tavsiyelerini uygulayıp uygulamamakta serbest bırakmıştır.

Kısacası, iş güvenliği uzmanlarının iş güvenliğine yönelik önlem alma gibi bir görevi bulunmamaktadır.

İş güvenliği uzmanlarının önlem almaya yönelik yetkiler de bulunmamaktadır. (Ancak para harcama ve işe alma/işten çıkarma yetkileri birlikte kullanıldığında gerçek bir yetkiden söz edilebilir. İş güvenliği uzmanlarının hiçbirinde böyle bir yetki bulunmamaktadır.)

İş güvenliği uzmanlarının, önlem almayan işverenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi de bulunmamaktadır.

Ve işverenlerin bütün yetkileri kusursuz sorumluluk kapsamındadır. (İşverenlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk kapsamında olduğuna dair muhtelif Yargıtay kararları mevcuttur.)

Hal böyle olunca da YETKİ’si olmayan bir iş güvenliği uzmanına cezai sorumluluk verilemeyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır.



Bir Yargıtay kararında, konuyla ilgili olarak özetle; “İş güvenliği uzmanının yaptırım yetkisi yoksa, ceza sorumluluğunun da olamayacağına” dair hüküm kurulmuştur.(Yargıtay 12 CD. 2013/22004 E. 2014/13585 K. 03.06.2014
Öncelikle size gönülden teşekkür ederim bu forumda ben işimi iyi yapıyorum ama yapmayan yargılansın kafasında lisans mezunu olmuş, kendini iguyum ama istemeyerek oldum-ama yapıyorum-yapmıcam laflarını yakıştırmadığım bence mesleğe zarar veren o kadar çok arkadaş varki onlara çok güzel bir hukuki cevap olmuş.
Ben risk analizimi firmaya özel yapıyorum yok ben lisanslı iş yapıyorum ben firmaya girince şahin gibi hr şeyi görürüm diyen uzmanlar, bayrampaşada sanayi sitesinde 100 firmaya aynı anda hizmet veren(vermeye çalışan) meslektaşının kalplerini kırarlar. çok uzun süredir bu işteyim ve unutmayın bilgi para gibidir ben biliyorum dersiniz ama her zaman daha fazlası karşınıza çıkar evrağınıza değil birliğinize güvenin.
Eğer eleştiricek bişey arıyorsanız birincisi taban maaş ücretlerinin belirlenmemesi ve meslektaşların özlük haklarıdır. özlük haklarını eksik meslektaşlarım çoktur ve iş yapabilme konsantrasyonları düşmektedir.
ikincisi ben kimyagerim fakat buradaki lisans önlisans bütün igu arakdaşlar meslektaşımdır. herkes ne iş yaptığını kafasına yazsın şovlarını mahalledeki cafelerde yaparlar.
son olarak birbirine sallayarak bir meslek ancak ayaklar altına alınır. tavsiye olarak doktorları örnek almanızdır. herkesin başına gelmiştir bir muayene sırasında bir önceki doktorun bariz hatasını anlatsanız bile size o öyle yorumlamıştır ben bişey diyemem der.
fakat bizde durum şöyle kendimizi parçalasak bile kendini uzmankişi sananlar işveren seviciliğinden igu yu suçlar durur. kanun yorumlamayı bilmeden.
özellikle yazdıklarımda kimseyi hedef almıyorum tespitlerin ötesinde olaylardan değinerek yazıyorum, eğer alınan tıkanan varsa kendini sorgulayabilir.
not olarak sayın iş güvenliği uzmanı meslektaşlarım sizler bu ülkenin gurur duyulacak meslektaşlarısınız hayatlara dokunuyorsunuz, bir kaç işveren sevici veya kanunları yanlış yorumlayan meslektaşınızdan dolayı bağlarınızı birliğinizi ve mesleğe inancınızı kaybetmeyin. saygılar sevgiler
 

Hüseyin Çitçi

Paylaşımcı Üye
TÜİSAG Üyesi
Katılım
14 Ocak 2015
Mesajlar
304
Tepki puanı
600
Medeni hal
Belirtilmedi
Meslek
İş Veren
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI NEDEN YARGILANAMAZ

Bilindiği üzere örneğin ölümlü bir iş kazası sebebi ile açılan bir davada kovuşturma 5237 s. Türk Ceza Kanunun 85’inci maddesine göre yürütülür. (Taksirle ölüme sebebiyet vermek)

Bilindiği üzere, Türk Ceza Kanunu GENEL HÜKÜMLER içeren temel bir yasadır.

İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümleri ortaya koyan 6331 s. Kanun ise düzenlediği konuda ÖZEL HÜKÜMLER içeren bir kanundur.

Türk hukuk sisteminde sonradan ortaya konulan özel hükümler, aynı konudaki genel hükümlerin uygulanmasını engeller. Bu kapsamda eğer 6331 s. yasa ve 5237 s. yasanın düzenlemiş olduğu aynı konuda (iş güvenliği uzmanlarının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumluluklarını düzenleyen) hükümler varsa 6331 sayılı yasa hükümlerinin uygulanması gerekir.

6331 s. yasa ihmal ve kusurlarından dolayı iş güvenliği uzmanlarının hesap verecekleri muhataplarını özellikle belirlemiş ve işverene karşı sorumlu oldukları hükmünü getirmiştir. (6331 s. Kanun madde 8/3)

İhmal ve kusuru tespit edilen iş güvenliği uzmanlarına yaptırım olarak da, belgelerinin 3, 6 ay süreyle ya da sürekli askıya alınabileceği şeklinde düzenlenmiştir.

Yani, 6331 s. Kanun, ihmal ve kusuru bulunan iş güvenliği uzmana verilecek olan cezayı özel olarak tespit etmiştir. Dolayısı ile iş güvenliği uzmanının ihmal ve kusurlarından dolayı sorumlulukları bakımından özel nitelikteki bu hükümler, genel nitelikteki Türk Ceza Kanunu maddelerinin uygulanmasını engellemelidir.

Nitekim Türk Ceza Kanunu 5’inci maddesi, “(1) Bu kanunun GENEL HÜKÜMLERİ, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.

Dikkat edilecek olunursa, burada sadece GENEL HÜKÜMLER’in (TCK’da 1-75’inci maddeler arasında BİRİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler) özel konularda (örneğin 6331 s. Kanunda) uygulanabileceği hüküm altına alınmıştır. Yani Türk Ceza Kanunun ÖZEL HÜKÜMLERİ’nin (76-343’üncü maddeler arasında İKİNCİ KİTAP’ta yazılı maddeler), özel konuları düzenleyen diğer mevzuat hükümlerine uygulanamayacağı açıkça ortadadır.

Taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu düzenleyen 85’inci madde, ikinci kitapta yer alan özel hükümlü bir madde olduğundan, özel nitelikteki bir kanun olan 6331 s. Kanunun düzenlediği bir hüküm hakkında uygulanamayacağı net olarak anlaşılabilmektedir.



Oysa mevcut uygulamada; bir iş kazasının gerçekleşmesi halinde, sorumlu olarak ilk akla gelen kişi iş güvenliği uzmanları olmaktadır. Bu sebeple de uzmanlar hakkında adli ve cezai soruşturma/kovuşturmalar açılmakta, hatta tutuklanmakta ve/veya hapis cezası ile cezalandırılabilmektedir.

Söz konusu uygulamalar yukarıda açıklandığı üzere 5237 s. TCK’nun 5’inci maddesi ile gelen hükümlere aykırı olduğu gibi, öte yandan YETKİSİZ SORUMLULUK OLMAYACAĞI ilkesine de aykırıdır.

6331 s. Yasa, iş güvenliği uzmanlarına “İşverene rehberlik ve danışmanlık” görevi verirken, işverenleri uzmanın telkin ve tavsiyelerini uygulayıp uygulamamakta serbest bırakmıştır.

Kısacası, iş güvenliği uzmanlarının iş güvenliğine yönelik önlem alma gibi bir görevi bulunmamaktadır.

İş güvenliği uzmanlarının önlem almaya yönelik yetkiler de bulunmamaktadır. (Ancak para harcama ve işe alma/işten çıkarma yetkileri birlikte kullanıldığında gerçek bir yetkiden söz edilebilir. İş güvenliği uzmanlarının hiçbirinde böyle bir yetki bulunmamaktadır.)

İş güvenliği uzmanlarının, önlem almayan işverenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi de bulunmamaktadır.

Ve işverenlerin bütün yetkileri kusursuz sorumluluk kapsamındadır. (İşverenlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk kapsamında olduğuna dair muhtelif Yargıtay kararları mevcuttur.)

Hal böyle olunca da YETKİ’si olmayan bir iş güvenliği uzmanına cezai sorumluluk verilemeyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır.



Bir Yargıtay kararında, konuyla ilgili olarak özetle; “İş güvenliği uzmanının yaptırım yetkisi yoksa, ceza sorumluluğunun da olamayacağına” dair hüküm kurulmuştur.(Yargıtay 12 CD. 2013/22004 E. 2014/13585 K. 03.06.2014
Açıklamalarınız için teşekkürler. Sanırım dava dosyalarına erişim çok kolay değil. İGU'ler arasında da hukuk eğitimi olan kişiler sınırlı.
Yargılanan ve özellikle ceza, hüküm alan İGU'ler iş kazasından değil, risk analizi, önleyici tedbirler vb konularda bilgilendirme yapmamaları, işverene zamanında yazılı bildirmemeleri, bildirimlere rağmen işverenin gerekleri yerine getirmediği için teftiş kuruluna rapor etmediklerinden.
işverene yöneltilen suçlamalarla, İGU'lere yöneltilenler farklı.
Özellikle de işverenin savunmasında İGU'ya yönelik ifade vermesi, suçu başkasının üstüne atma eğilimi ortalığı karıştırmaya yetiyor.

"İş güvenliği uzmanlarının önlem almaya yönelik yetkiler de bulunmamaktadır." Çalışan gerekli KKD'lerden yoksun ise İGU çalışma izni vermeyebilir. Bu ciddi bir yetkidir
"İş güvenliği uzmanlarının, önlem almayan işverenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi de bulunmamaktadır." Teftiş kuruluna, bölge çalışma müdürlüğüne, vb raporlama sorumluluğu vardır. Bu da ciddi bir güçtür.
Yaşanan gerçeklikte, sayın Bakan'ın TBMM'ye sunduğu raporda, işverenden maaş alan İGU'lerin durmunu ortaya koymaktadır. Sistemin omurgası bu yanlışlığın üzerine kuruluyken herşey olabilir. 5 milyon işyerinde her bir durum ve kişiler diğerinden farklı olduğundan tek bir doğru da söz konusu olamaz.

Savcılık iddanamesini iyi incelemek gerekiyor. Hiçbir İGU bana dava açılamaz ceza alam diye düşünmesin. işverene açılan dava iddanemesi ile İGU karşı açılanın ki farklıdır.

Bertaraf edilemeyen her bir majör risk için ayrı ayrı, uyarı levhasıyla işaretlenmesiyle başlayan, önleyici tedbir talimatları ve içeriğinin fiili karşılanması, riskin gerçekleşme ihtimaline karşı müdahale prosedürlerinin oluşturulması, ilgili yerlere asılması ve riskin gerçekleşmesi halinde kullanılacak envanterlerin konuşlandırılması, eğitimi ve tatbikatla test edilmesi, tahliye gerektiriyorsa planlarla örtüşmesi olarak ana hatlarıyla belirtebileceğimiz süreçte, IGU nerede duruyor, işveren nerede duruyor? kim kimi, ne yapmadı, ne almadı diye suçlar? gereken tedbirlerin bir kısmının veya tamamının alınmaması, bu süreçlerden birisinde eksiklik durumu, yani bu sürecin fiili karşılığının olmaması taksirle adam öldürmeye veya sebebiyet vermeye gidiyor.

Türkiye'de "Yüksekten Düşme" ölümlü işkazalarının başında gelir. Bu kadar sık yaşanan bu kazayla başa çıkamamamızın sebepleri nedir? Talimatları asmışsın, eğitimleri vermişsin, KKD'leri vermişsin. İşverende olsa, İGU'da olsa, en alt seviye çalışan da olsa, kanun, yönetmelik, hukuk bir kenara bırakın, bir çalışan göz menzilinizde ve tehlikeli bir iş yapıyor, ters bir durum, bir eksiklik var ki kaza gerçekleşiyor. Nedir bunun arkasındaki gerçek? Diğer çalışanlar "düşer mi/düşmez mi" seyredip bahis mi oynuyorlar? eksiklikleri göremiyorlar mı? çalışanlara eğitim vermek karşılarına geçip 1 saat konuşup onlarında şekerleme yapması mıdır, eğitimi alacak kapasitede olmamaları mıdır? bu İGU'nun işi biz karışmayalım mı diyorlar? İGU kaç kişilik bir ekiptir, her tehlikeli çalışmaya ulaşabilir mi? zorunda mı? çalışma iznini kontrol etmeden mi verdi? madem yetki sahibi işveren, her yere ben mi yetişeceğim gelsin her işin başında o dursun deyip kafasını başka tarafa mı çeviriyor?
Konu kim suçlu, kimin üzerine yıkarız mı? ben nasıl paçamı kurtarırım mı?

6 ay kadar önce, bir haftasonu, taşeron çalışanı, manlift olmasına rağmen, paraşüt mevcutken, hiçbir tedbiri kullanmadan sundurma kaynak demirlerinin üstüne çıkıp ölçü almak istiyor. Tahmin edeceğiniz üzere 2,5m yükseklikten düşme boyun kırılması, hakkın rahmetine kavuşmuş. çevresindeki en az 20 kişi ne yapıyorsun kardeşim diye sormamış. Benim bakış açımdan, herkesin üzerinde vebal vardır, görüp seyredip müdahale etmeyen herkes suçludur.

9 katlı bina 'bodrum kat, doğalgazlı kazan dairesi + enerji odası + ufak onarım atölyeleri" risk bodrum katta. acil durum ekipleri listesindekiler, kat1, kat3 kat4 kat7'de. liste hazırlanırken kim nerede risk nerede müdahale süreci hesabını kaç kişi/kurum gerçekten yapmıştır? sayımız bu yönetmelik bu kadar adam istiyor, liste doldu okey diyen kaç kişi/kurum vardır?

Bodrum katta çıkacak A sınıfı yangın ile 7.kattaki mutfakta çıkacak A sınıfı yangın, başlık olarak "A sınıfı yangın" aynı olsalar bile farklıdır. riskin bulunduğu yer, müdahale envanterlerini konuşlandığı yer, ekip üyelerinin bulundukları yer, müdahale ve tahliye gerekleri 2 nokta içinde farklıdır. şimdi kaç kişi/kurum risk analizinde bu ayrımı yaptı? kim adep dosyasında kopyala yapıştır ansiklopedik bilgiyle A sınıfı yangın nedir, önleyici tedbir, müdahale prosedürü budur diyerek sayfa doldurdu? kaç kişi/kurum adep dosyasında bu 2 risk için ayrı ayrı başlık açtı? ve gereklerini yerine getirdi. "Yönetmelik kılavuzunda böyle yazıyor , biz diğer 30 işyerinin adeplerine baktık onlarda böyle yazmışlar" Arşiv odasındaki A sınıfı yangın ile kat3 ofisteki A sınıfı yangın aynı değildir. her biri ayrı başlıkta incelenir. birisinde çalışan mevcudiyeti vardır diğerinde kimsesiz ortam söz konusudur. Şimdi işveren bütün bu işleri İGU bunu kopyala yapıştırla mı çözmüş, doğrusunu mu yapmış mı diye araştırır mı? Savcılık buna dikkat ediyor ve delil olarak sunulan belgeleri red ediyor.

Merak ediyorum, cevap yazanlara şimdiden teşekkür ederim
eline tornavida, pense alan bir çalışanın kullanması gereken KKD'ler nelerdir?
yangına müdahale için eline yangın söndürücü tüp, basınçlı kap, kimyasal içerik, 10kg (6kg kkt+demir kap) 100-300 derece aleve müdahale eden bir çalışanın kullanması gereken KKD'ler nedir? kaç kurum bunu uyarı levha ve talimatlarına yazmış, fiilen bu KKD'leri tüplerin yakınına konuşlandırmıştır?

Çıkışı gösteren kroki çizmek kolaydır. risk noktalarını belirten, uygun müdahale envanterlerini konuşlandıran, kaçış yollarının genel durumunu belirten, ADEP başlığında X riskinin gerçekleşmesi halinde kaçış yollarının hangilerinin kullanılamayacağını, acil durum ekiplerinin intikal yollarını ayrıştıran, yangın korumalı/korumasız yolları belirten, master müdahale envanteri ve yedek envanter yerlerini, acil durumda kullanılacak KKD yerlerini gösteren "acil durum ve yangın tahliye kat planı" çizmek farklıdır. çizilen kroki mahsur kalmaya, sedye taşıma imkanlarını ölçmeye, yatay tahliye kapasitesini ölçmeye hizmet edebiliyor mu?
işyerinin içine kamyon giriyor, forklift çalışıyor, yaya yollarını ayırmışsın ama yaya yoluyla "acil durum kaçış yolu" farklarına hakim değilsen bütün ADEP dosyası çöküyor. veya gergün travma riski varken sedye bulundurmayıp, 112 geliyor nasılsa diyorsanız, yılda 1 kez yangın çıkma ihtimaline karşın her 5m de bir yangın söndürücü doldurmuşsanız farklı neticelerle karşılaşırsınız.

Daha binlerce şey yazmak mümkündür. Ama "Risk" varsa kaza ihtimaldir. ADEP bunları azaltmak ve daha az zararla atlatabilmek içindir.
Kaza gerçekleşmişse, yapılmamış, eksik kalmış hususların olduğu bir gerçektir. dediğim gibi gören herkes benim açımdan suçludur.

inşallah yazdıklarım faydalı olur.
 
Üst
!!! Reklam Engelleyici Tespit Edildi !!!

Reklam Engelleyici Kulladığınız Tespit Edildi !

Sitemiz geçimini reklam gelirlerinden kazanmaktadır. Bundan dolayı Ad Block gibi reklam engelleyicilerin kullanılmasına izin verilmemektedir. Anlayış göstererek bu site için reklam engelleyicinizi devredışı bıraktığınız için şimdiden teşekkür ederiz.

Devredışı bıraktım, siteyi gezmeye devam edebilirim.