Bazı Arkadaşlar gerekli olmayacak şekilde cümleler kuruyor maalesef.
Eski zamanlarda çıkan kanun yönergeleri ve yönetmelikleri şimdiki zamanın gerçekleri ile yargılıyorlar. Eskiye gidilecek ise 1923' e kadar gidilebilir. Hukuk mevzuatında vardır. Yeni bir kanun/yasa/khk/tüzük/yönetmelik/tebliğ... çıktığında eskisi devre dışı kalır. Zamanın şartları gereği (1950-60-70' li yıllar) ortaokul, lise mezunları öğretmenlik yapabiliyordu. Şimdi ise Bir milyona yakın eğitim fakültesi mezunu kadro bekliyor. 1980-90' lı hatta 2000' li yılların başında 2 yıllık okul mezunları, okullara hem öğretmen hem de müdür olabiliyorlardı. Şimdi ise imkansız bu durum.
İş Güvenliği Uzmanlığında da durum böyle. İlki 2006 yılında çıkartılan İş Güvenliği Uzmanlığı, mahkemeleşmelerden sonra rafa kaldırılmış idi. Sonra yeni düzenlemeler ile 2012 yılında, malum 6331 sayılı kanun çıktı ve bugünkü hali ile A, B, C sınıfları oluştur. Bir taraftan Avrupa Birliği Müktesebatı gereği verilmiş ve derhal olmak üzere uygulanması gereken sözlerde vardı. En hızlı nasıl çözülebilecekti. Sınıf atlama sınavları yapıldı. Bu esnada maalesef simitçi, kahveci, gazozcu olarak genele vurduğumuz ve hiç iş tecrübesi olmayanlarda sınav hakkını kazandı ve belgesini de aldı. Bu kesimin sayısı sanıldığı kadar da çok değildir. Ancak bu aşamada işi bilen, İş Güvenliğini zaten uygulayan ve bu işte duayen olanlar da bu sınava girdiler. Ve sektörü çok hızlı ileri sürükledi bu grup.
Şimdiki zamana gelince, Piyasa da İş Güvenliği Uzmanı sayının, gerçekten ihtiyacın üzerinde olduğu artık bir gerçek. Beş yüzün üzerinde Türkiye'de OSGB var. Bireysel çalışanları da düşününce gerçekten Ordu gibiyiz. Düzenlemeler şart. Sınav sayısını azaltmak, bir dönem sonra sınavları tamamen iptal ederek, sadece akademik olarak eğitimini tamamlamış, Üniversite mezunlarına bu işi terk etmek, Yüksek lisansla B sınıfı sertifika programını derhal terk etmek, Doktorasını yapmışlara Bonus Hediyesi A sınıfı sertifika uygulamasını derhal bitirmek gerekir. İş Güvenliği Uzmanlığı sertifikasını maalesefki çoğumuz ek iş olarak yapıyoruz. Üniversitedeki mezuniyetine göre çalışılmalıdır. Makine mühendisi ise makine mühendisi, Gıda mühendisi ise Gıda mühendisi, Teknik öğretmen ise teknik öğretmen olarak... Mezuniyeti unutarak, İş Güvenliği Uzmanlığını asıl iş olarak görmek sorunun zaten odak noktası gibi durmakta.
Birde odaklanılması gereken bence esas nokta Özlük ve hukuk hakları.. OSGB yöneticileri bir olay yaşandığında İş Güvenliği Uzmanını yalnız bırakıyor. Ve iş akdini sonlandırıyor. Dışarıda nasılsa bol!. Kanun önünde, kolluk kuvvetlerinde kişisel ve hukuksal destek ya hiç vermiyor yada göstermelik veriyor. Tamamı olmasa da OSGB yönetimi sıfır sorumluluk çerçevesinde sadece maddi getiri ile meşgul. Çalışan İş Güvenliği Uzmanına ise gününde maaş ödemiyor. Aylarca süründürüyor. Mahkemelik olan o kadar çok kişi var ki bu konuda. İş yeri hekimleri ise ayrı alem. Hepsi olmasada bir kısmı işyerlerinde odalarından hatta sandalyelerinden bile kalkmadan mesai tamamlıyor. Yükün neredeyse tamamı İş Güvenliği Uzmanlarında. Maaş krizi yaşarlarsa şayet, bazı OSGB yöneticileri ''İşyeri Hekimine bile maaş veremedik'' diyor. Ne acı değil mi. İş yeri hekimi üst segment görülüyor.. İş Güvenliği Uzmanı ise alttaki kişi.
Gerçek sorunlar çok iken, sen 220 saat ile geldin, ben sınavla geldim, Sen üçüncü sınıfsın ben birinci sınıfım. Sen Z' sin Ben A' yım. Tartışılıyor. Çok gereksiz bunlar. Günün sonunda, yasaların verdikleri haklara göre kişiler artık bu işin içinde ve havuz büyüyor, suyu artmasada.. Kişileri tartışmaktan ise gerçek sorunları çözümlemek yolları arşınlanmalıdır. Yoksa bu işin içinde olup sıfır sorumluluk ile göreve devam edenler göbeklerini kaşımaya devam edeceklerdir.
Saygılar..