Arkadaşlar biraz mantıklı düşünürsek gelinen durum o kadar da anlaşılmaz değil. Bu ülkenin en büyük sorununun işsizlik olduğunu biliyoruz. İşsizliğin çözümü ülkenin istihdam yaratabilme potansiyelinden geçer. Bu da kanun çıkarılarak olabilecek bir şey değil. Kanun yaparak sorunlar çözülebilseydi. Çoktan halledilirdi. Bu başbakanın bir zamanlar her patron bir kişi işe alsa işsizlik sorunu çözülür demesine benziyor. Ama ekonominin kuralları, kanun falan tanımaz. Siz bakmayın Türkiye'nin son 10 yılda ekonomik büyüme mucizesi yarattığı hikayelerine. Tüm dünya ekonomisi büyüdü, bunun bir parçası olarak biz de büyüdük. Ancak bize anlatıldığı gibi mucizevi olarak değil. Hatta dünya ortalamasının gerisinde büyüdük. 1997 de Türkiye en büyük 15. ekonomiydi. krizlere koalisyonlara rağmen. Geldiğimiz noktada 18. likten öte geçemiyoruz. ama biz, bize anlatılan masallara, vaatlere inanmaya devam ediyoruz. Dünya senden daha hızlı büyümüşse sen aslında geri kalmışsın demektir. Ulusal bir eğitim programı ve politikası olmayan hiç bir devlet gelişemez ve büyüyemez. Herşey eğitim sistemiyle başlar. Ama bilimsel eğitim sistemi; ezbere ve hurafelere dayalı değil. Eğitimde son 10 yılda olmadığımız kadar geriye gittik. Belki de hedef zaten buydu. Nitelikli eğitim almış bir toplum yönetenlerin işine gelmez. Çünkü onları masallarla kandıramazsınız. Görünüşte bir sürü üniversite açıldı. Ama içleri boş. 2001 yılındaki doktora çalışmasından daha az özgün çalışma yapılıyor. Akademik hakemli yayın sayısı da aynı şekilde daha gerilerde. Gelişmek sağa, sola beton dökmek değildir.Gelişmek demek, daha fazla bilgi üretmek ve bu bilgiye dayalı yeni teknolojler geliştirebilmektir. 1985 yılında Güney Kore'nin toplam ihracatı bizden daha düşüktü. 2012 yılında ise sadece Samsung firmasının ihracatı 122 milyar dolar. Yani bugün Güney Kore'nin sadece tek bir şirketi Türkiye ile aşağı yukarı aynı ihracatı yapıyor. Son söz: " Bilim öyle bir ateştir ki, kayıtsız kalan ulusları yakıp yok eder. M.Kemal Atatürk "