E
enginkonyalıgil
Guest
Hepimiz insanız, hayallerimiz, umutlarımız, pişmanlıklarımız, mutluluk ve üzüntülerimiz var. Çoğu zaman hayat bize pembe hayaller kurmamıza fırsat vermiyor da alabilir…
Mutluluk, kurduğumuz hayalin gerçekleşmesidir. Peki, her kurduğumuz hayal gerçekleşiyor mu? Veya gerçekleşmeyen hayallerimiz bizi bir sonraki hayalimizden alı koyuyor mu?
Ey! Mutluluk hayatımız boyunca daima peşinden koştuk senin. Hani kaçan kovalanır derler ya! Belki de bu sebepten dolayı bu kadar ulaşılmaz, bu kadar değerli kıldın kendini. Mutluluk daima peşinden koşulan bir duyguysa eğer, ona ulaşanlar niçin daha fazlasını ister anlamış değilim.
Bazen düşünüyorum hayallerimizin peşinden çok mu fazla koşuyoruz? Çok mu hayalperestiz, olmayacağını bildiğimiz bir vakanın peşinden ölümüne koşuyoruz. Her şeyi hakka teslim etmek, ona güvenmek ve sorgulamamak en güzeli değimli?
“Tam mutlu oldum derken…” diye biten cümleleri neden kurar ki insan.
Hayat bize, yaşanılan sıkıntı ve problemlere karşı polyanna gözüyle bakmamızı öğretiyor sanırım.
Ya bir gün hayallerimiz biterse!
Kimi zaman şikayet etsek de en hafiflediğimiz zamanlar dan birisidir “sessizliliğimiz”
Çeşitli sebepleri vardır sessizliğimizin; Derdini ve sıkıntını paylaşacağın birilerinin olmaması, seninle aynı dili konuşan ama senin gibi düşünemeyen insanların arasında kalmak, onların inat, kibir ve gururlarının altında ezilmek sessizleşmemiz için en iyi çözüm gelir bize…
Ve o zaman anlarsın ve kendi kendine dersin ki;
Haykırıyorum, duymuyorsanız eğer sesimi, gömün beni kendi içime!
Şunu söyleyebilirim, hayatımızda aldığımız çoğu karar kendi sessizliğimizde aldığımız kararlardır. Çünkü karışanımız yoktur. Şöyle yaparsan böyle olur diyen birilerinin de yoktur. Hatasıyla, günahıyla, sevabıyla sen veririsin kararı çünkü; Acı senin acındır.
İçimden size şu soruyu sormak geliyor. Nedir sizin sessizliğiniz? Ama karşımda koca bir sessizlik olacağını bildiğimden dolayı, korkuyorum. Soramıyorum.
İşin bir başka garip tarafı da hayatta bizi sessizliğimize sürükleyen o hayallerimiz değimliydi. Ama o hayallerin açtığı yaraların tedavisinde, yine geleceğe yönelik hayallerimize yok mu?
Çevrende ki kişilerin senden ne beklediklerini bilmemen, ailene ve arkadaşlarına acaba anlatamıyor muyum? Ya da beni anlayamıyorlar mı? diye düşünmek! Oturup birer birer olayları düşünmek ve kas katı olmuş duyguların içerisinde olayları sözcüklere döküp, anlatmaya çalışmak ne kadar önemli ki başkaları için.
Her gün yeni bir başlangıç için planlar yapmak, ama sonucunda yeniden eskiye dönüş nedendir.
Tekrar tekrar o yollardan yürümek niye!
Ne için, hayallerin için mi? Yoksa İçinde azıcık kalan umudun için mi?
Ya umudun biterse?
İşte size cevap; Şayet umudumuz biterse biz de bittik demektir. Artık korkmanıza gerek yok! Çünkü kaybedecek bir şeyiniz kalmamıştır artık.
Kimsenin üzülmesine, kimsenin de seni üzmesine gerek yok…
Hayallerin bitmiştir. Umutların tükenmiş…
Ve olgunlaştığın an…
Karamsarlık aşamasından, umursamazlık aşamasına geçiş.
İyi bayramlar.
“Kalbinizin aslı sahibine emanet olun.”
Engin Konyalıgil
Mutluluk, kurduğumuz hayalin gerçekleşmesidir. Peki, her kurduğumuz hayal gerçekleşiyor mu? Veya gerçekleşmeyen hayallerimiz bizi bir sonraki hayalimizden alı koyuyor mu?
Ey! Mutluluk hayatımız boyunca daima peşinden koştuk senin. Hani kaçan kovalanır derler ya! Belki de bu sebepten dolayı bu kadar ulaşılmaz, bu kadar değerli kıldın kendini. Mutluluk daima peşinden koşulan bir duyguysa eğer, ona ulaşanlar niçin daha fazlasını ister anlamış değilim.
Bazen düşünüyorum hayallerimizin peşinden çok mu fazla koşuyoruz? Çok mu hayalperestiz, olmayacağını bildiğimiz bir vakanın peşinden ölümüne koşuyoruz. Her şeyi hakka teslim etmek, ona güvenmek ve sorgulamamak en güzeli değimli?
“Tam mutlu oldum derken…” diye biten cümleleri neden kurar ki insan.
Hayat bize, yaşanılan sıkıntı ve problemlere karşı polyanna gözüyle bakmamızı öğretiyor sanırım.
Ya bir gün hayallerimiz biterse!
Kimi zaman şikayet etsek de en hafiflediğimiz zamanlar dan birisidir “sessizliliğimiz”
Çeşitli sebepleri vardır sessizliğimizin; Derdini ve sıkıntını paylaşacağın birilerinin olmaması, seninle aynı dili konuşan ama senin gibi düşünemeyen insanların arasında kalmak, onların inat, kibir ve gururlarının altında ezilmek sessizleşmemiz için en iyi çözüm gelir bize…
Ve o zaman anlarsın ve kendi kendine dersin ki;
Haykırıyorum, duymuyorsanız eğer sesimi, gömün beni kendi içime!
Şunu söyleyebilirim, hayatımızda aldığımız çoğu karar kendi sessizliğimizde aldığımız kararlardır. Çünkü karışanımız yoktur. Şöyle yaparsan böyle olur diyen birilerinin de yoktur. Hatasıyla, günahıyla, sevabıyla sen veririsin kararı çünkü; Acı senin acındır.
İçimden size şu soruyu sormak geliyor. Nedir sizin sessizliğiniz? Ama karşımda koca bir sessizlik olacağını bildiğimden dolayı, korkuyorum. Soramıyorum.
İşin bir başka garip tarafı da hayatta bizi sessizliğimize sürükleyen o hayallerimiz değimliydi. Ama o hayallerin açtığı yaraların tedavisinde, yine geleceğe yönelik hayallerimize yok mu?
Çevrende ki kişilerin senden ne beklediklerini bilmemen, ailene ve arkadaşlarına acaba anlatamıyor muyum? Ya da beni anlayamıyorlar mı? diye düşünmek! Oturup birer birer olayları düşünmek ve kas katı olmuş duyguların içerisinde olayları sözcüklere döküp, anlatmaya çalışmak ne kadar önemli ki başkaları için.
Her gün yeni bir başlangıç için planlar yapmak, ama sonucunda yeniden eskiye dönüş nedendir.
Tekrar tekrar o yollardan yürümek niye!
Ne için, hayallerin için mi? Yoksa İçinde azıcık kalan umudun için mi?
Ya umudun biterse?
İşte size cevap; Şayet umudumuz biterse biz de bittik demektir. Artık korkmanıza gerek yok! Çünkü kaybedecek bir şeyiniz kalmamıştır artık.
Kimsenin üzülmesine, kimsenin de seni üzmesine gerek yok…
Hayallerin bitmiştir. Umutların tükenmiş…
Ve olgunlaştığın an…
Karamsarlık aşamasından, umursamazlık aşamasına geçiş.
İyi bayramlar.
“Kalbinizin aslı sahibine emanet olun.”
Engin Konyalıgil
Moderatör tarafında düzenlendi: